İÇİNDE YAŞADIĞIM DERİ

 

İÇİNDE YAŞADIĞIM DERİ

LA PIEL QUE HABITO

THE SKIN I LIVE IN

 

Seçkin bir plastik cerrah olan Robert Legard, gizemli bir malikanede yaşamaktadır. Burada oluşturduğu laboratuvarında yüz nakli üzerine çalışıp deri üretmektedir. Annesi onu bu malikanede yaşayan aileye evlatlık olarak vermiştir ve hayatı boyunca yanından ayrılmamış hatta onunla birlikte ölmüştür. Karısı, Robert’in suç dünyasına sık sık bulaşan kardeşi ile kaçarken feci bir şekilde kaza geçirmiş ve vücudunun tamamı ağır bir şekilde yanmıştır. Kardeşi ise kaçarak ortadan kaybolmuştur. Karısına tutkuyla aşık olan Robert, uzun bir süre onu tedavi etmeye çalışmıştır fakat onun bu çabası karısını ölümden kurtarmaya yetmemiştir. Karısı, kendisini camdan atarak kızının gözleri önünde yaşamına son vermiştir.




Bu durum kızı için büyük bir travmaya sebep olmuş ve yetişkin çağlarına gelene kadar evden çıkamamıştır. Yıllar sonra evden çıktığında hoşlandığı adam tarafından istemediği muameleye maruz kalıp, hayatla olan incecik bağını da kopararak annesinin yolundan gitmesine sebep olmuştur.

Robert, kızının ölümüne sebep olan adamı bulup kendi canice yöntemleriyle intikamını alacağını umuyor. Vicente, yavaş yavaş bir kadına dönüşüyor fakat sadece görünüş olarak. Hormonlarına müdahale edilmediği için sadece görünüşte bir kadından ibaret oluyor ve bu da kendi derisinin içine sıkışmış bir adamın çırpınışlarını görmemizi sağlıyor. Film de adını buradan alıyor.

Zaman geçtikçe Robert, ölen karısından ilham alarak yarattığı esere hayranlık duymaya başlıyor ve öfkesi gittikçe azalıyor. Kendisini zaman zaman onu izlerken buluyor. Vicente’in zamanla Vera’ya dönüşümü filmi izlerken insanda hayret duygusunu uyandırıyor.Sadece kabuk olarak yaşanan bu değişim, Vera’nın içinde bulunan öfkenin geri dönüşü olmayan patlamasına sebep olacaktır. Esaret konusuna oldukça değinilen bu filmde esaretin farklı boyutlarına oldukça sık rastlanmaktadır. Robert’in Vera’yı sadece görünüşte kadına dönüştürmesi yaptığı hatayı kabullenmeyip tutku ile ona bağlanması dramatik bir şekilde izleyiciyi etkiliyor.

Filmin sonunda Vera’nın Robert’ın zaaflarını iyi analiz edip bunu kullanması üzerine o evden kurtulmayı başarması ve doğruca annesine gitmesi izleyicide ayrıca hüzünlü bir rahatlama etkisi yaratıyor. Sapkınlığının esiri olan Robert ve annesi Vera’nın onları silahla öldürmesiyle yine birlikte bu esarete veda ediyor.

Filmdeki en sevdiğim replikle yazımı sonlandırıyorum.

“İnsanın sığınabileceği tek bir yer vardır. Kendi içimizde bir yer.
Kendimizden başka kimsenin ulaşamayacağı ve tahrip edemeyeceği bir yer.
O yerde huzur, sükunet ve özgürlük bulursunuz.”


Yönetmen: Pedro Almodóvar

Yapım: 2011, İspanya

Tür: Dram, Gerilim

Yorumlar